Açık Görüşlü Olmak Ne Demektir? Öğrenmenin Dönüştürücü Gücünden Pedagojik Bir Bakış
Bir eğitimci olarak her sabah sınıfın kapısından içeri girdiğimde, aklımdan aynı düşünce geçer: “Bugün kimin düşünce ufku biraz daha genişleyecek?” Çünkü öğrenme yalnızca bilgi edinmek değil, düşünce sınırlarını yeniden çizmektir. Ve işte tam da bu noktada, “açık görüşlü olmak” kavramı, öğrenmenin ruhunu tanımlar.
Açık Görüşlü Olmak: Bilinmeyene Merhaba Demek
Açık görüşlü olmak, farklı fikirleri duymaktan korkmamak, önyargı yerine merakla yaklaşmak demektir.
Pedagojik açıdan, açık görüşlülük; öğrencinin yalnızca bilgiyi değil, bilginin kaynağını, bağlamını ve alternatif yorumlarını da anlamaya çalışmasıdır.
Öğretmen içinse bu, kendi öğretim biçimlerini sürekli sorgulamak, yeniliklere direnmeden entegre edebilmektir.
Öğrenme psikolojisi bize gösterir ki; birey, kendi bakış açısına meydan okuduğu ölçüde büyür. Açık görüşlü bir öğrenci, “Ben böyle düşünmüyorum ama neden böyle düşünenler var?” diye sormaktan çekinmez.
Bu soru, hem bilişsel gelişimin hem de empatik anlayışın temelini oluşturur.
Öğrenme Teorilerinde Açık Görüşlülük
1. Piaget ve Bilişsel Esneklik
Piaget’ye göre öğrenme, “uyum sağlama” sürecidir. Birey, yeni bilgiyi mevcut düşünce yapısına yerleştirmeye çalışır; eğer bu bilgi, önceki inançlarla çelişirse, zihinsel bir yeniden yapılandırma gerçekleşir.
Açık görüşlü olmak, bu bilişsel yeniden yapılanmaya gönüllü olmaktır.
Yani birey, “Ben yanılıyor olabilir miyim?” sorusunu sormaktan korkmaz.
2. Vygotsky ve Sosyal Öğrenme
Vygotsky’nin teorisi, öğrenmenin sosyal bir etkileşim olduğunu vurgular.
Açık görüşlü bir birey, başkalarının deneyimlerinden öğrenmenin gücünü bilir.
Kültürel farklılıkları tehdit değil, öğrenme fırsatı olarak görür.
Bir öğretmen için bu, öğrencilerin farklı bakış açılarını sınıfa taşıyabilecekleri güvenli bir alan yaratmak anlamına gelir.
3. Mezirow ve Dönüştürücü Öğrenme
Jack Mezirow’un dönüştürücü öğrenme teorisi, açık görüşlülüğün en derin pedagojik yansımasını içerir.
Birey, kendi varsayımlarını fark ettiğinde, onlarla yüzleştiğinde ve gerekirse onları değiştirdiğinde gerçek öğrenme gerçekleşir.
Bu süreç, kişinin sadece bilgisel değil, kimliksel dönüşüm yaşamasına da yol açar.
Pedagojik Yöntemlerde Açık Görüşlü Yaklaşımlar
Yansıtıcı Öğrenme
Öğrencilerden yalnızca “ne öğrendiklerini” değil, “nasıl öğrendiklerini” sorgulamalarını ister.
Bu süreçte öğretmen, “Doğru cevabı” değil, düşünme sürecini ödüllendirir.
Yansıtıcı öğrenme, bireye kendi zihinsel süreçlerini gözlemleme becerisi kazandırır ve bu da açık görüşlülüğün temelini oluşturur.
Problem Temelli Öğrenme
Gerçek yaşam problemleri üzerine kurulu öğrenme ortamlarında, öğrenciler birden fazla çözüm yolunu tartışmak zorundadır.
Bu tartışmalar, tek bir doğrunun olmadığını, her bakış açısının belirli bir bağlamda anlamlı olabileceğini gösterir.
Böylece öğrenci, düşünsel katılıktan uzaklaşarak daha esnek bir bilişsel yapıya ulaşır.
Empati Temelli Eğitim
Açık görüşlülük, yalnızca zihinsel değil, duygusal bir beceridir.
Empati kurabilen birey, karşısındakinin düşüncesini anlamak için yargılamayı erteler.
Eğitimde empati temelli yaklaşımlar, öğrencilerin yalnızca farklı görüşleri değil, bu görüşlerin ardındaki duygusal dinamikleri de anlamalarını sağlar.
Bireysel ve Toplumsal Etkiler
Açık görüşlü bireyler, toplumsal değişimin sessiz mimarlarıdır.
Çünkü onlar, farklı fikirlerle çatışmak yerine diyalog kurmayı seçerler.
Pedagojik olarak bu, barış kültürünün, hoşgörünün ve demokratik düşüncenin temelidir.
Bir toplum, ne kadar çok açık görüşlü birey yetiştirirse; o kadar az kutuplaşma, o kadar çok ortak zemin ortaya çıkar.
Öğretmenler için bu, sınıfta yalnızca “öğreten” değil, aynı zamanda “öğrenen” olmayı gerektirir.
Bir Öğrenme Daveti: Kendi Fikrine Karşı Çıkabilir misin?
Kendi öğrenme deneyimlerinizi düşünün:
Hiç bir konuda fikrinizin yanlış olabileceğini kabul ettiniz mi?
Bir öğrenciniz ya da arkadaşınız sizi bir konuda gerçekten değiştirdi mi?
Ve en önemlisi, kendi düşüncenize karşı çıkabilecek kadar cesur musunuz?
Sonuç: Açık Görüşlülük Bir Zihin Tutumudur
Açık görüşlü olmak, yalnızca farklı fikirleri dinlemek değil, onlarla etkileşime girmeye istekli olmaktır.
Pedagojik açıdan bu, öğrenmenin sonsuz bir süreç olduğunu kabul etmektir.
Her fikir, ister kabul edelim ister etmeyelim, bize kendimizi yeniden tanıtma fırsatı sunar.
Unutmayalım: Gerçek öğrenme, kendi haklılığımızdan vazgeçebildiğimiz anda başlar.